İlk önce daha Sabiha Gökçen havaalanındayken valizlerim kaç kilo çıkacak fazla çıkmasa bari korkusu sarmıştı beni. Daha önce uçağa binmediğimden, check-in nasıl yapılır pasaport kontroluymuş oymuş buymuş hiçbirinden haberim yoktu. Neyse gider gitmez elimde valizlerle check-in sırasına girdim. Ama nasıl korkuyorum 30 kiloyu aşarsam diye. Neyse bi kuyruktan sonra sıra bana geldi ve toplamda 28.blabla kiloyla valizlerimi verdim. Daha sonra pasaport kontrolüne gitmem gerektiğini öğrendim görevli bayandan. O nerde yapılır diye gs store’da çalışan adama sorayım derken onun yanındaki benim gibi yolcu olan bi adam benimle gelin birlikte gideriz dedi. Eh iyi dedim rahatladım biraz. Ama daha erken olduğu için hemen girmeyn içeriye sıkılırsınız dedi adam. E neyse bekleyelim bari diye düşündüm. Kahvaltı yaptınız mı diye sordu bana. Yapmamıştım tabii :) Kahvaltı yaptık. Neyse sonra uçağa bindik. Benim koltuğum 28 C idi ve cam kenarı diye çok sevinmiştim. Ne de olsa uçaktaki ilk yolculuğumdu bu. Ama maalesef koridordu :( Neyse uçağa bindik bende hiçbir korku heyecan yok uçak yolculuğuna dair sadece bi merak var tabii. Sun Express’le uçtum ve hostesler de uçak da çok güzeldi vallahi J Uçak havalandııııı ve kalkış yaptık değişikti güzeldi :) Neyse 3 saatlik bir yolculuğun ardından Frankfurt’a iniş yaptık. Uçağın kapısına kadar Alman polisler gelmiş pasaport kontrolü için! Bi adam hostese “ne gerek var buna?” dediğnde hostes Alman polislerin Türk uçaklarına bazen böyle kontroller yaptıklarını söyledi. Sıra bana geldi ve Alman polis ne için geldiğimi sordu erasmus dedim nereye dedi Kassel’e dedim. “Good!” :) dedi ve geçtim. Bu arada polisler Morgen Morgen diyip durdu bütün yolculara. Şaşırdım tabii Türkiye’de insanlar birbirine selam vermekten aciz olduğundan :/ Neyse daha sonra içerde pasaport kontrolüne geçtikten sonra valizleri aldım ve Kassel’e doğru trene binmek için yol aldım. Neyse ki herkes İngilizce bilyordu ve bi kadın gördüm. Singapurlu olduğunu söyledi ve bana bilet almaya kadar her konuda yardımcı oldu. Birlikte biletimi aldık ve işaretleri izleyerek perona geçtim. Treni beklerken oturdum ve tam o anda yeni hayatımın başladığını hissettim. “Oh be. ÖZGÜRLÜK!” diye bağırasım geldi (: İngilizce olarak herkesle anlaşabilmenin, işlerimi halledebilmenin mutluluğu bi yana tek başıma halledebilmiştim bunları. Herkes hallediyordu tabi ama insanın kendi kendine bi şeyler yapabildiğini görmesi gerçekten çok güzel. Neyse tren geldi bindim. Frankfurt Main Station’da indim ordan da Kassel HBF’ye gidecektim. Orada Kassel’li olduğunu öğrendiğim bi kız bi erkek öğrenci gördüm. Onlarla muhabbet ettim hem de aynı trene bineceğimizden bana yardım ettiler perona giderken. Erasmus için geldiğimi filan konuştuk . Daha sonra trene bindim yeniden ve bi çocuk oturalım diye 3müze seslendi “Madam” diye. Bi şeyler söyledi Almanca. Ben de “In English,please.” Dedim. Yanımdaki Kassel’li kız “ı think you can speak each other in Turkish!” dedi. Döndüm çocuğa Türk müsün? Diye sordum o da evet dedi ama şaşırmıştı J Aaaa dedim neyse kızla erkek arkaya geçtiler ben Nizar’la oturdum. Nizar’dı adı. Mardin’liymiş Ama Almanya’da doğmuş büyümüş onunla baya muhabbet ettik. Daha sonra o Hessen’de indi ben yoluma devam ettim. Daha sonra yol bitti trenden indim ve arkamda Türk aile gördüm hemen telefon etmem gerektiğini söyledim. Ali’yi aradım o karşılayacaktı çünkü beni. 20 dkya geleceğini söyledi. Türk Aile’ye teşekkür ettim istasyon çıkışına kadar muhabbet ettik. Amca çok tatlıydı J Oğluna görüşn flan dedi ama çocuk takmadı yanında kız arkadaşı vardı ondan bence heheh :) Neyse ben Burger King2in önünde beklemeye koyuldum Aliyi. Daha sonra Ali geldi onunla da feyste tanıştığımızdan yüzyüze ilk kez görüyordum. Beni bi hotele yerleştirmek için yardıma gelmişti. Çünkü 1 nisandı ve paskalya tatili olduğundan öğrenci işleri kapalıydı. Oraya yakın bi yerde NovaStar Hotel diye bi yerde günlüğü 47 euro ya bi oda kiraladım. Çok pahalıydı evet :( ama ucuzunu araştırma imkanım yoktu. Neyse oda da güzeldi. Yerleştim ve internete gireyim hemen derken şifreli olduğunu gördüm koştum hemen resepsiyona ama tatil olduğundan kadın çoktan gitmişti. Ama anneme de bi şekilde haber vermem gerekiyordu. Napayım derken çıktım dışarıda telefon arıyorum. Heryer kapalı sokaklar ıssız. Bi ara ağlıcaktım nerdeyse :( Napıyorum burada ben! Dedim. Neyse bi telefon kulübesi gördüm annemi aradım hemen sesini duyar duymaz içime bi şey oturdu o da benim sesimi duyunca yavruuum dedi ve sesi değişti hemen ağlıcaktı. Ve telefonu kapattıktan sonra ağladığına eminim :) Neyse annemle 2.5 dk kadar konuştuk durumu anlattım merak etmemelerini söyledim. Babam da annemi kandırmış bu arada Büşra beni aradı diye :) Merak etmsin annem diye Neyse döndüm otele uyudum sabaha kadar. Bu arada karnım da çok açtı ve yicek hiçbir şey yoktu. Uçakta verilen tavuk jambonlu sandviçten başka. Onu da sonra yerim diye yememiştim otelde tadına bakıyım dedim ama iğrençti. Daha sonra domuz etli olduğunu fark ettim! Ertesi gün sabah oldu ve ben 24 saattir açtım :( Aşağı indim hemen internet şifresini aldım kızdan annemle camda konuştum filan. Sonra hemen bi sokak yukardak öğrenci işlerine gittim ödememi yaptım yurt anahtarını almak için. Buradaki sistem çok garip. Öğrenci işlerinin görevlendirdiği bir adam bana yurdu göstermekle yükümlüymüş. Arabayla yurduma götürdü beni yurtta ihtiyacım olan şeyleri tanıttı ve anahtarı teslim etti. Odam çok güzel :) Tek başıma kalıyorum. İçinde bir lavabo var mutfak tuvalet banyo diğer öğrencilerle ortak. Neyse daha sonra buradaki bir diğer erasmus öğrencisi olan İsmail’in yanına gittim. Onunla takıldık biraz. Sonra yurduma döndüm. Sokakları karıştırdım otobüsten bi durak önce indim :) Aradım durdum ama sonunda buldum. Sonra akşam tekrar internetle ilgili bir işi halletmek için İsmail’in ynına gittim dönerken otobüsün 8den sonra geçmediğini öğrendim. Tramvayla gelmem için de başka bir durakta inip yürümem gerekiyordu ve ben bilmiyordum yolu napcam derken bi dönerci gördüm girdim içeri saat 8 buçuk filan. Anlattım derdimi onlar da yurdumun olduğu sokağı yani Kohlenstrasse’yi bilmediklerini söylediler ama navigasyondan baktılar baktılar yardım etmeye çalıştılar. Emin olmamakla beraber bi cevap vediler. Götürelim seni dediler ama işleri vardı zaten yok ben giderm dedim. Bak kaybolma, dediler yok yok teşekkürler dedim ama hava kararmıştı ve ben korkuyordum. Üstelik Kasselde herkes ing bilemeyebilyodu neyse tramvay durağına giderken birilerine ing derdimi anlatmaya çalıştım onlar da sokağı bilmediklerini söylüyorlardı derken “how can i help u?” diye iki çocuk geldi. Amerikanmışlar! Şehir haritaları vardı açtılar gece olduğu için zor olmakla beraber bulduk sokağı ve tramvay 3 no ile gidebileceğimi söylediler. Neyse tram durağına gittim bi amcaya sordum ing yoktu tabi onda almanca anlatmaya çalıştı tuhaftır anladım :) bindim 3 noya. Otobüste kız ve erkek vardı onlara sordm Kirchwigde inip yürüyeblceğmi bana yolu göstereceklerini söylediler. İndik Kirchwigde amca kız erkek ve ben :) Amca tramvay boyunca almanca bi şeyler söyledi ben no german diyorm anlamıyo :D arkada çocukla kız kıkır kıkır gülüyolardı neyse onlar bana yolu tarif etti güç bela o karanlıkta geldim yurduma. Ama nasıl rahatladım. Çok korkmuştum :(
17 Mayıs 2013 Cuma
Geldin geleli en çok kurduğun cümle, deseniz; "In English, please!" derim (:
Erasmus, geçici değişiklik, bir şeyler yazayım derken daha önceden yazıp yayınlamadığım bu yazımı hatırladım. 2 Nisan'a aittir. Buyrunuz;
Her ne
kadar yazmaya başlamak için geç kalmış olsam da bi yerden
başlamak gerek diye düşündüm ve aldım klavyeyi elime. Almanya’daki 3.günüm. Şimdi uzun uzun geldiğim
ilk andan itibaren başımdan geçenleri yazmak istiyorum.
İlk önce daha Sabiha Gökçen havaalanındayken valizlerim kaç kilo çıkacak fazla çıkmasa bari korkusu sarmıştı beni. Daha önce uçağa binmediğimden, check-in nasıl yapılır pasaport kontroluymuş oymuş buymuş hiçbirinden haberim yoktu. Neyse gider gitmez elimde valizlerle check-in sırasına girdim. Ama nasıl korkuyorum 30 kiloyu aşarsam diye. Neyse bi kuyruktan sonra sıra bana geldi ve toplamda 28.blabla kiloyla valizlerimi verdim. Daha sonra pasaport kontrolüne gitmem gerektiğini öğrendim görevli bayandan. O nerde yapılır diye gs store’da çalışan adama sorayım derken onun yanındaki benim gibi yolcu olan bi adam benimle gelin birlikte gideriz dedi. Eh iyi dedim rahatladım biraz. Ama daha erken olduğu için hemen girmeyn içeriye sıkılırsınız dedi adam. E neyse bekleyelim bari diye düşündüm. Kahvaltı yaptınız mı diye sordu bana. Yapmamıştım tabii :) Kahvaltı yaptık. Neyse sonra uçağa bindik. Benim koltuğum 28 C idi ve cam kenarı diye çok sevinmiştim. Ne de olsa uçaktaki ilk yolculuğumdu bu. Ama maalesef koridordu :( Neyse uçağa bindik bende hiçbir korku heyecan yok uçak yolculuğuna dair sadece bi merak var tabii. Sun Express’le uçtum ve hostesler de uçak da çok güzeldi vallahi J Uçak havalandııııı ve kalkış yaptık değişikti güzeldi :) Neyse 3 saatlik bir yolculuğun ardından Frankfurt’a iniş yaptık. Uçağın kapısına kadar Alman polisler gelmiş pasaport kontrolü için! Bi adam hostese “ne gerek var buna?” dediğnde hostes Alman polislerin Türk uçaklarına bazen böyle kontroller yaptıklarını söyledi. Sıra bana geldi ve Alman polis ne için geldiğimi sordu erasmus dedim nereye dedi Kassel’e dedim. “Good!” :) dedi ve geçtim. Bu arada polisler Morgen Morgen diyip durdu bütün yolculara. Şaşırdım tabii Türkiye’de insanlar birbirine selam vermekten aciz olduğundan :/ Neyse daha sonra içerde pasaport kontrolüne geçtikten sonra valizleri aldım ve Kassel’e doğru trene binmek için yol aldım. Neyse ki herkes İngilizce bilyordu ve bi kadın gördüm. Singapurlu olduğunu söyledi ve bana bilet almaya kadar her konuda yardımcı oldu. Birlikte biletimi aldık ve işaretleri izleyerek perona geçtim. Treni beklerken oturdum ve tam o anda yeni hayatımın başladığını hissettim. “Oh be. ÖZGÜRLÜK!” diye bağırasım geldi (: İngilizce olarak herkesle anlaşabilmenin, işlerimi halledebilmenin mutluluğu bi yana tek başıma halledebilmiştim bunları. Herkes hallediyordu tabi ama insanın kendi kendine bi şeyler yapabildiğini görmesi gerçekten çok güzel. Neyse tren geldi bindim. Frankfurt Main Station’da indim ordan da Kassel HBF’ye gidecektim. Orada Kassel’li olduğunu öğrendiğim bi kız bi erkek öğrenci gördüm. Onlarla muhabbet ettim hem de aynı trene bineceğimizden bana yardım ettiler perona giderken. Erasmus için geldiğimi filan konuştuk . Daha sonra trene bindim yeniden ve bi çocuk oturalım diye 3müze seslendi “Madam” diye. Bi şeyler söyledi Almanca. Ben de “In English,please.” Dedim. Yanımdaki Kassel’li kız “ı think you can speak each other in Turkish!” dedi. Döndüm çocuğa Türk müsün? Diye sordum o da evet dedi ama şaşırmıştı J Aaaa dedim neyse kızla erkek arkaya geçtiler ben Nizar’la oturdum. Nizar’dı adı. Mardin’liymiş Ama Almanya’da doğmuş büyümüş onunla baya muhabbet ettik. Daha sonra o Hessen’de indi ben yoluma devam ettim. Daha sonra yol bitti trenden indim ve arkamda Türk aile gördüm hemen telefon etmem gerektiğini söyledim. Ali’yi aradım o karşılayacaktı çünkü beni. 20 dkya geleceğini söyledi. Türk Aile’ye teşekkür ettim istasyon çıkışına kadar muhabbet ettik. Amca çok tatlıydı J Oğluna görüşn flan dedi ama çocuk takmadı yanında kız arkadaşı vardı ondan bence heheh :) Neyse ben Burger King2in önünde beklemeye koyuldum Aliyi. Daha sonra Ali geldi onunla da feyste tanıştığımızdan yüzyüze ilk kez görüyordum. Beni bi hotele yerleştirmek için yardıma gelmişti. Çünkü 1 nisandı ve paskalya tatili olduğundan öğrenci işleri kapalıydı. Oraya yakın bi yerde NovaStar Hotel diye bi yerde günlüğü 47 euro ya bi oda kiraladım. Çok pahalıydı evet :( ama ucuzunu araştırma imkanım yoktu. Neyse oda da güzeldi. Yerleştim ve internete gireyim hemen derken şifreli olduğunu gördüm koştum hemen resepsiyona ama tatil olduğundan kadın çoktan gitmişti. Ama anneme de bi şekilde haber vermem gerekiyordu. Napayım derken çıktım dışarıda telefon arıyorum. Heryer kapalı sokaklar ıssız. Bi ara ağlıcaktım nerdeyse :( Napıyorum burada ben! Dedim. Neyse bi telefon kulübesi gördüm annemi aradım hemen sesini duyar duymaz içime bi şey oturdu o da benim sesimi duyunca yavruuum dedi ve sesi değişti hemen ağlıcaktı. Ve telefonu kapattıktan sonra ağladığına eminim :) Neyse annemle 2.5 dk kadar konuştuk durumu anlattım merak etmemelerini söyledim. Babam da annemi kandırmış bu arada Büşra beni aradı diye :) Merak etmsin annem diye Neyse döndüm otele uyudum sabaha kadar. Bu arada karnım da çok açtı ve yicek hiçbir şey yoktu. Uçakta verilen tavuk jambonlu sandviçten başka. Onu da sonra yerim diye yememiştim otelde tadına bakıyım dedim ama iğrençti. Daha sonra domuz etli olduğunu fark ettim! Ertesi gün sabah oldu ve ben 24 saattir açtım :( Aşağı indim hemen internet şifresini aldım kızdan annemle camda konuştum filan. Sonra hemen bi sokak yukardak öğrenci işlerine gittim ödememi yaptım yurt anahtarını almak için. Buradaki sistem çok garip. Öğrenci işlerinin görevlendirdiği bir adam bana yurdu göstermekle yükümlüymüş. Arabayla yurduma götürdü beni yurtta ihtiyacım olan şeyleri tanıttı ve anahtarı teslim etti. Odam çok güzel :) Tek başıma kalıyorum. İçinde bir lavabo var mutfak tuvalet banyo diğer öğrencilerle ortak. Neyse daha sonra buradaki bir diğer erasmus öğrencisi olan İsmail’in yanına gittim. Onunla takıldık biraz. Sonra yurduma döndüm. Sokakları karıştırdım otobüsten bi durak önce indim :) Aradım durdum ama sonunda buldum. Sonra akşam tekrar internetle ilgili bir işi halletmek için İsmail’in ynına gittim dönerken otobüsün 8den sonra geçmediğini öğrendim. Tramvayla gelmem için de başka bir durakta inip yürümem gerekiyordu ve ben bilmiyordum yolu napcam derken bi dönerci gördüm girdim içeri saat 8 buçuk filan. Anlattım derdimi onlar da yurdumun olduğu sokağı yani Kohlenstrasse’yi bilmediklerini söylediler ama navigasyondan baktılar baktılar yardım etmeye çalıştılar. Emin olmamakla beraber bi cevap vediler. Götürelim seni dediler ama işleri vardı zaten yok ben giderm dedim. Bak kaybolma, dediler yok yok teşekkürler dedim ama hava kararmıştı ve ben korkuyordum. Üstelik Kasselde herkes ing bilemeyebilyodu neyse tramvay durağına giderken birilerine ing derdimi anlatmaya çalıştım onlar da sokağı bilmediklerini söylüyorlardı derken “how can i help u?” diye iki çocuk geldi. Amerikanmışlar! Şehir haritaları vardı açtılar gece olduğu için zor olmakla beraber bulduk sokağı ve tramvay 3 no ile gidebileceğimi söylediler. Neyse tram durağına gittim bi amcaya sordum ing yoktu tabi onda almanca anlatmaya çalıştı tuhaftır anladım :) bindim 3 noya. Otobüste kız ve erkek vardı onlara sordm Kirchwigde inip yürüyeblceğmi bana yolu göstereceklerini söylediler. İndik Kirchwigde amca kız erkek ve ben :) Amca tramvay boyunca almanca bi şeyler söyledi ben no german diyorm anlamıyo :D arkada çocukla kız kıkır kıkır gülüyolardı neyse onlar bana yolu tarif etti güç bela o karanlıkta geldim yurduma. Ama nasıl rahatladım. Çok korkmuştum :(
İlk önce daha Sabiha Gökçen havaalanındayken valizlerim kaç kilo çıkacak fazla çıkmasa bari korkusu sarmıştı beni. Daha önce uçağa binmediğimden, check-in nasıl yapılır pasaport kontroluymuş oymuş buymuş hiçbirinden haberim yoktu. Neyse gider gitmez elimde valizlerle check-in sırasına girdim. Ama nasıl korkuyorum 30 kiloyu aşarsam diye. Neyse bi kuyruktan sonra sıra bana geldi ve toplamda 28.blabla kiloyla valizlerimi verdim. Daha sonra pasaport kontrolüne gitmem gerektiğini öğrendim görevli bayandan. O nerde yapılır diye gs store’da çalışan adama sorayım derken onun yanındaki benim gibi yolcu olan bi adam benimle gelin birlikte gideriz dedi. Eh iyi dedim rahatladım biraz. Ama daha erken olduğu için hemen girmeyn içeriye sıkılırsınız dedi adam. E neyse bekleyelim bari diye düşündüm. Kahvaltı yaptınız mı diye sordu bana. Yapmamıştım tabii :) Kahvaltı yaptık. Neyse sonra uçağa bindik. Benim koltuğum 28 C idi ve cam kenarı diye çok sevinmiştim. Ne de olsa uçaktaki ilk yolculuğumdu bu. Ama maalesef koridordu :( Neyse uçağa bindik bende hiçbir korku heyecan yok uçak yolculuğuna dair sadece bi merak var tabii. Sun Express’le uçtum ve hostesler de uçak da çok güzeldi vallahi J Uçak havalandııııı ve kalkış yaptık değişikti güzeldi :) Neyse 3 saatlik bir yolculuğun ardından Frankfurt’a iniş yaptık. Uçağın kapısına kadar Alman polisler gelmiş pasaport kontrolü için! Bi adam hostese “ne gerek var buna?” dediğnde hostes Alman polislerin Türk uçaklarına bazen böyle kontroller yaptıklarını söyledi. Sıra bana geldi ve Alman polis ne için geldiğimi sordu erasmus dedim nereye dedi Kassel’e dedim. “Good!” :) dedi ve geçtim. Bu arada polisler Morgen Morgen diyip durdu bütün yolculara. Şaşırdım tabii Türkiye’de insanlar birbirine selam vermekten aciz olduğundan :/ Neyse daha sonra içerde pasaport kontrolüne geçtikten sonra valizleri aldım ve Kassel’e doğru trene binmek için yol aldım. Neyse ki herkes İngilizce bilyordu ve bi kadın gördüm. Singapurlu olduğunu söyledi ve bana bilet almaya kadar her konuda yardımcı oldu. Birlikte biletimi aldık ve işaretleri izleyerek perona geçtim. Treni beklerken oturdum ve tam o anda yeni hayatımın başladığını hissettim. “Oh be. ÖZGÜRLÜK!” diye bağırasım geldi (: İngilizce olarak herkesle anlaşabilmenin, işlerimi halledebilmenin mutluluğu bi yana tek başıma halledebilmiştim bunları. Herkes hallediyordu tabi ama insanın kendi kendine bi şeyler yapabildiğini görmesi gerçekten çok güzel. Neyse tren geldi bindim. Frankfurt Main Station’da indim ordan da Kassel HBF’ye gidecektim. Orada Kassel’li olduğunu öğrendiğim bi kız bi erkek öğrenci gördüm. Onlarla muhabbet ettim hem de aynı trene bineceğimizden bana yardım ettiler perona giderken. Erasmus için geldiğimi filan konuştuk . Daha sonra trene bindim yeniden ve bi çocuk oturalım diye 3müze seslendi “Madam” diye. Bi şeyler söyledi Almanca. Ben de “In English,please.” Dedim. Yanımdaki Kassel’li kız “ı think you can speak each other in Turkish!” dedi. Döndüm çocuğa Türk müsün? Diye sordum o da evet dedi ama şaşırmıştı J Aaaa dedim neyse kızla erkek arkaya geçtiler ben Nizar’la oturdum. Nizar’dı adı. Mardin’liymiş Ama Almanya’da doğmuş büyümüş onunla baya muhabbet ettik. Daha sonra o Hessen’de indi ben yoluma devam ettim. Daha sonra yol bitti trenden indim ve arkamda Türk aile gördüm hemen telefon etmem gerektiğini söyledim. Ali’yi aradım o karşılayacaktı çünkü beni. 20 dkya geleceğini söyledi. Türk Aile’ye teşekkür ettim istasyon çıkışına kadar muhabbet ettik. Amca çok tatlıydı J Oğluna görüşn flan dedi ama çocuk takmadı yanında kız arkadaşı vardı ondan bence heheh :) Neyse ben Burger King2in önünde beklemeye koyuldum Aliyi. Daha sonra Ali geldi onunla da feyste tanıştığımızdan yüzyüze ilk kez görüyordum. Beni bi hotele yerleştirmek için yardıma gelmişti. Çünkü 1 nisandı ve paskalya tatili olduğundan öğrenci işleri kapalıydı. Oraya yakın bi yerde NovaStar Hotel diye bi yerde günlüğü 47 euro ya bi oda kiraladım. Çok pahalıydı evet :( ama ucuzunu araştırma imkanım yoktu. Neyse oda da güzeldi. Yerleştim ve internete gireyim hemen derken şifreli olduğunu gördüm koştum hemen resepsiyona ama tatil olduğundan kadın çoktan gitmişti. Ama anneme de bi şekilde haber vermem gerekiyordu. Napayım derken çıktım dışarıda telefon arıyorum. Heryer kapalı sokaklar ıssız. Bi ara ağlıcaktım nerdeyse :( Napıyorum burada ben! Dedim. Neyse bi telefon kulübesi gördüm annemi aradım hemen sesini duyar duymaz içime bi şey oturdu o da benim sesimi duyunca yavruuum dedi ve sesi değişti hemen ağlıcaktı. Ve telefonu kapattıktan sonra ağladığına eminim :) Neyse annemle 2.5 dk kadar konuştuk durumu anlattım merak etmemelerini söyledim. Babam da annemi kandırmış bu arada Büşra beni aradı diye :) Merak etmsin annem diye Neyse döndüm otele uyudum sabaha kadar. Bu arada karnım da çok açtı ve yicek hiçbir şey yoktu. Uçakta verilen tavuk jambonlu sandviçten başka. Onu da sonra yerim diye yememiştim otelde tadına bakıyım dedim ama iğrençti. Daha sonra domuz etli olduğunu fark ettim! Ertesi gün sabah oldu ve ben 24 saattir açtım :( Aşağı indim hemen internet şifresini aldım kızdan annemle camda konuştum filan. Sonra hemen bi sokak yukardak öğrenci işlerine gittim ödememi yaptım yurt anahtarını almak için. Buradaki sistem çok garip. Öğrenci işlerinin görevlendirdiği bir adam bana yurdu göstermekle yükümlüymüş. Arabayla yurduma götürdü beni yurtta ihtiyacım olan şeyleri tanıttı ve anahtarı teslim etti. Odam çok güzel :) Tek başıma kalıyorum. İçinde bir lavabo var mutfak tuvalet banyo diğer öğrencilerle ortak. Neyse daha sonra buradaki bir diğer erasmus öğrencisi olan İsmail’in yanına gittim. Onunla takıldık biraz. Sonra yurduma döndüm. Sokakları karıştırdım otobüsten bi durak önce indim :) Aradım durdum ama sonunda buldum. Sonra akşam tekrar internetle ilgili bir işi halletmek için İsmail’in ynına gittim dönerken otobüsün 8den sonra geçmediğini öğrendim. Tramvayla gelmem için de başka bir durakta inip yürümem gerekiyordu ve ben bilmiyordum yolu napcam derken bi dönerci gördüm girdim içeri saat 8 buçuk filan. Anlattım derdimi onlar da yurdumun olduğu sokağı yani Kohlenstrasse’yi bilmediklerini söylediler ama navigasyondan baktılar baktılar yardım etmeye çalıştılar. Emin olmamakla beraber bi cevap vediler. Götürelim seni dediler ama işleri vardı zaten yok ben giderm dedim. Bak kaybolma, dediler yok yok teşekkürler dedim ama hava kararmıştı ve ben korkuyordum. Üstelik Kasselde herkes ing bilemeyebilyodu neyse tramvay durağına giderken birilerine ing derdimi anlatmaya çalıştım onlar da sokağı bilmediklerini söylüyorlardı derken “how can i help u?” diye iki çocuk geldi. Amerikanmışlar! Şehir haritaları vardı açtılar gece olduğu için zor olmakla beraber bulduk sokağı ve tramvay 3 no ile gidebileceğimi söylediler. Neyse tram durağına gittim bi amcaya sordum ing yoktu tabi onda almanca anlatmaya çalıştı tuhaftır anladım :) bindim 3 noya. Otobüste kız ve erkek vardı onlara sordm Kirchwigde inip yürüyeblceğmi bana yolu göstereceklerini söylediler. İndik Kirchwigde amca kız erkek ve ben :) Amca tramvay boyunca almanca bi şeyler söyledi ben no german diyorm anlamıyo :D arkada çocukla kız kıkır kıkır gülüyolardı neyse onlar bana yolu tarif etti güç bela o karanlıkta geldim yurduma. Ama nasıl rahatladım. Çok korkmuştum :(
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)