Yavaş yavaş anıları topluyorum beynime.. Korkuyorum kaybolacaklar diye.. Ve şimdi eşyaların sadece eşya olmadıklarını daha iyi anlıyorum. Bir dolap sadece bir dolap değil. Salondaki TV'miz sadece bir TV değil. Masamız sadece bir masa değil. Kahvaltı masamız mesela; saatlerce süren kahvaltılarımız, masa başı sohbetlerimiz: Anılarımız..
Eşyalara bağlanmak diye bir şey gerçekten var ki şuan hissettiklerim bunun en büyük kanıtı. Yoksa bir dolap çıkarken evden niye gözleri dolar bi insanın? Özellikle bu dönem çok farklıydı benim için, her anlamda. Yalnızdım evet. Hem içimde hem evde hem sokakta hem sınıfta.. Kimseye anlatamadığım, anlatmak istemediğim düşüncelerle geçti. Kendimden bile uzaklaştığım zamanlarım oldu. N'oldu şimdi? Geçti gitti bitti.
Ben belki yine 4 saatlik Siestalar yapıcam ama bununla dalga geçicek bi Hatice olmıcak yanımda :( Yine arkadaşlarım olucak ama hiçbiri onlar kadar güzel saçmalamıcak. Abartmıcak. Ben de söylenemicem.. Belki de kimse ablam kadar kızmıcağı için hiç bu kadar dağınık olamıcam. Ama en önemlisi, özlicem. Çok özlicem..
Bu evi Almanya'ya giderken bırakıyorum ve döndüğümde ne bu eşyalar burda olcak, ne de ailem olarak bellediğim bu insanlar.. Belki de bu yüzden bu kadar zor benim için gitmek. Döndüğümde onları burda bulamıcağım için. Evimize geldiğim ilk günleri, Yonca'yla yaptığım ilk kahvaltıyı, Mustafa'larla Gedikli'de ilk oturuşumuzu ve İsmet'lerin bize geldiği günü ve ilk tanışmamızı klişe ama gerçekten dün gibi hatırlıyorum. Hiç bitmicek bi süreç gibiydi ama bitti 2.5 yıl. Belki de en zoru bitmemiş bi dönem içinde bitirmek zorunda kalmak. Hepsinin hayatında yeni bi süreç başlarken, ben aynı dönem içinde yeni bi dönem başlatmak zorundayım. Biliyorum hepimiz çok özlicez, çok arıycaz birbirimizi.
Eşyalar tamamen gittiğinde, yarın bu ev bomboş olcak. Anılarımız da gidecekmiş gibi hissediyorum. Benim içimde de kocaman bi boşluk olcak o zaman. Asla dolmayacak bir boşluk..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder